1 Mayıs 2011 Pazar

1 Mayıs=?

1 Mayıs İşçi Bayramı ve Anneler Günü burada.Telefonla aradığım zaman şaşırdı.Oysa ne gerek vardı şaşırmaya ben annemi her zaman arıyorum,anıyorum.Burada onun lezzetli yemeklerinden yoksun olmak,eşyalarımı ve bulaşıklarımı kendimin yıkaması,temizlik,toz alma derken zamanın geçmesi üzerine yorgunluk... Zor derler ya ana hakkı öyle bir şey olmalı ödemek bu bedeli zor olmalı.Şanslıyım demiyorum.Yaşadığım şey şanstan da çok öte asla bir çocuğun anlayamayacağı bir fedakarlık göstergesi,ki çocukluk bu şımartılırız böyle şeylerle.Bize sanki yapılması ya da gösterilmesi zorunlu sevgi betimlemeleri gibi gelir.Oysa kimse kimsenin sorumluluğunu almak zorunda değil hele de koskoca kadın ve koskoca bir adamsan hayatta.Artık uzaktaysan çoğun şeyin kendin yaptığın ve yapacağın bilincindeysen özellikle.sadece annem değil ailemi anıyorum,her yaşadığımı onlarla kutluyorum.Demek ki bir aileler günü de olsa fena olmazmış şu zamanda.Bunu geçelim de Artık geri sayım başladı.1 mayıs şuan 29 Haziran dönüş desek bile 2 aydan az bir süre kaldı yaşamaya,tadını çıkarmaya...Annemle ekmek üzerine bal sürmek gibi gelicek.Herşey mükemmel ve tadı damağımda kalacak şekilde olacak.Buna öyle inanıyorum ki,Lila da bir evim var artık ve hayalimdede olsa burada bir Ayça yaşayacak sonsuza dek...

21 Nisan 2011 Perşembe

ayakların dik bassın toprağa

Bir rüya gibi yaşananlar tam alıştım derken ayrılma korkusu sarar bedeni.Kalan 2-3 ay gibi zamanı ne olursa olsun mutlu geçireceğim burada çünkü her şeyin bir tamamlanma süreci var ve Erasmus macerası da yavaş yavaş kendini tamamlıyor.Portekiz adını yaşatan bir ülke.Portekiz sokakları tramwaylarla bezenmiş sarılı-kırmızılı portekiz tramwayları geçer sokaklardan.Bir nehir geçiyor Oporto'dan.. denize düşesi geliyor insanın o güneşin altında.Daha sonra yağmurlar bastırıyor nedensiz Lisboa dönüşünde.Ben aslında giyemediğim babetlerle sırılsıklam yırtılan eskittiğim bir ayakkabıyı özlüyorum.Her zaman benimle olan her gezide yanımda güvenle taşıdığım bir ayakkabı şimdi Coimbra'nın çöp kutusunda anı olarak yerini aldı.Bakalım onun yerini kim alıcak?Sabah zil sesiyle uyandım.Evimizin erkeklerinden biri yüzü başı kan içinde kavga etmiş gözü kıpkırmızı yüzü cam kırıklarıyla yaralı yüzünde bir şişe kırılmış ama o bana alacağı paradan bahsediyor.Bu kadar mı önemliymiş para?O haldeyken bile hiç mi içi acımazmış insanın.Elimde yardım etmek istediğim yara bantları ve kremler...Eline tutuşturduğum gibi yolladım vurdum suratına kapıyı umarsızca evet artık umarsızca olmak gerek Avrupada'ysan eğer takılmamak gerek başkasının acılarına dokunmamak gerek bırakın istediği kadar kanasın bırakın istediği kadar bulansın bencillik suratlarına yağ kaplasın yürekler "hep benim" felsefesiyle ve devam etsin yaşam göründüğünden farklı bir giysiye bürünerek...

11 Nisan 2011 Pazartesi

Maika Makovski

Biriyle tanışırsın yaşamın renklenir.Bir anda hayatına yeni insanlar girer.Maika Makovski de onlardan biri.Ayakta durur insanlar,müzik başlar soluksuz aralara sızar özel yaşamlar.Bazen resmi bir ortama girmek düzenliliği getirir.Birbirini tanımayan insanlar aslında birbirlerini çoktan tanımış olurlar.Ortak bir müzik için oradadırlar.Bir gitar bu kadar dinletici olabilir.Tanıdığımız biri aslında orada olmasalarda,kelebekler eşlik eder müziklere ve onlar da yanımızda olurlar bir anda.İşte o zaman fizikselliğin bir önemi kalmaz.Bir başka boyuttur çünkü başkası için bir neşeyi,bir güzelliği yaşa(t)mak ve "keşke burada olsalardı" cümlesini en içten yaşatmak.Ki benim gibi benim için en güzeli bir müziğe eşlik etmekten çok bir arkadaşlığa eşlik etmek hayatta yaralarımın dışında.Yapılacaklar sıralanmışken,güzel bir motivasyon kaynağı gibi görünse de geri sayım benim için de başladı.Üç ay tam anlamıyla -2 gün önceden hesaplarsak- kaldı,kalıyor elimizde yaşananlar,tecrübeler,mutluluklar,hüzünler yaşanmışlıklar ve yaşan(a)mamışlıklar...
Hepsi yeniden geri kalan zamana inat beni bekliyor soluksuzca yaşamaya.Yaz geldi ne çabuk geldi ne çabuk gelir Oviedo'ya bir yaz güneşi... İçimi ısıt dilediğince ve beni umutla bağla yaşama...

9 Nisan 2011 Cumartesi

8.04.2011

Zaman geçer başa sarılır mutluluklar.Bir espicha biter diğeri başlar ama İspanya Oviedo'sunda hayat ve yaşamak tüm kavga ve patırtılara rağmen zaferler eşliğinde devam eder.Bahar yüzünü gösterdi.İlk serin sulara kendimi bıraktım.Okyanus denen deniz soğukluk bir Seferihisar denizinden betermiş.Uykusuzluğumdan uykumun tadına burada vardım.Bir şeyin değerini anlamak için onu sadece biraz kaybetmeyi düşünmek bile insanı mükemmel korkularına hapsediyor.O gün orada ne arıyordum ve denizden kelimeler çıkıyordu birbirine kenetleniyordu ben umarsızca sorarken soruları cevapları hiç ummadığım bir anda bulmuştum.Bir ya da iki değil,sayılar değil de mesele hissetmenin verdiği güven duygusunda.Ne diyebilirim çok mutluyum yaşamımda.Seçimlerin önemi,seçilenlerin değeri ve seçim süreci bir aşk hikayesi.

31 Mart 2011 Perşembe

benim babam

Bugün 1 Nisan 2011.Babam'ın doğumgünü.39 una basıyor :) Sayesinde buradayım.Yeryüzündeyim,ispanyadayım bir sürü güzelliği tattım.Ama eksik bir yanım.Çok özledim.Çok şanslıyım ama çok böyle bir aileye sahip olduğum için.Gecelere kadar çalışır benim babam,sırf gülelim diye ve biraz daha "az" daha muhtaç olalım diye yaşama.Daha güzel yerlere gelelim daha güzel yerlerde okuyalım diye kendinden bile ödün verir gerektiğinde.Öyle bir babadır O.Hafife alır ayaklarına bile ağır gelen yaşamı.Pazar sabahı coşkusuna dayanamaz müzik açar ve bir yandan da kahvaltıyı hazırlar.Kalın kalın doğrar sucukları,100 % portakal suyunu yudumlar.Taze sıkılmış gibi yaşama her gün o tazelikte başlar.Kimse mükemmel değildir işte bu yüzden ben kimseyi onun kadar mükemmel görmedim yaşamda.Duygusaldır,bu duygusallığım annemden olduğu kadar bu işve cilvem,şiire düşkünlüğüm ve doğa sevgim babamdan kalıtsaldır.Teşekkürler varlığın için babacım.Teşekkürler iyi ki varsın.Seni çok ama çok seviyorum.İyi ki var oldun ve bizleri de var ettiniz bu güzel birlikteliğin en güzel göstergesiyiz belki de.Ve de senin gibi bir babam olduğu için çok şanslıyım hissediyorum ki çok şanslıyım bana çok güzel değerler kattınız annemle birlikte.Belki sen annemle doğdun annem de bizi doğurarak doğdu yeniden yaşama.Bizler de her gün biraz daha doğup büyüyoruz geçip giden zamanla öğreniyoruz olgunlaşıyoruz ve başlıyoruz hayat mücadelesine.Dayanmak çok zor.Yine de sabrediyoruz yaşıyoruz.Haziran'ın sonunu iple çekiyorum.Dönmek için sabırsızlanıyorum.Şuan seni sadece duymak için dokunmak için sımsıkı kucaklamak için her şeyimi verirdim babacım.Seni çok seviyorum ben.İyi ki benim babamsın.

27 Mart 2011 Pazar

hayat sahnesi

Her ne kadar arabesk görünse de gerçektir hayat sahnesi.Oyun başlar perdeler açılır,alkışlar yankılanır sahnenin her yanında.Uzun süredir bu duyguyu yaşamamıştım.Oyunun bir parçası olmak hayat düzeninde kaçınılmaz.Zor bir meslek,insanın kendini ifade etmesi kadar zor.İnsanın oyun içinde oyunlar çevirmesi,üç kuruş ekmek parasıyla sanat uğruna savaşan binlerce tiyatro sanatçısının dramatik versiyonları yayınlanıyor her gün gazetelerde yerini alıyor minik başlıklar halinde.Oysa yaptıkları işlerin tek amacı var bana kalırsa.Tiyatro da olmanın tiyatro oynamanın tek amacı:Doğal olmak.Ne zaman beğenilmez bir tiyatro eseri,onu gerçek hissetmediğimiz zaman dışlanır o oyun.Gerçeğe ayna tutmaz çünkü.Kağıttaki sözcüklerden ibarettir hareketler ve o hareketlere dair imgeler satılmaz sanat camiasında.Satılmaz çünkü yaratılan ve hissedilen hiç bir şeyin fiyatı ölçülemez.Belki de bu yüzden İspanya'nın en kuzeyinde bir yerlerde Campoamor tiyatrosunda bizim tabirimizle "düğüne gider gibi" giyinirler hanımlar,beyler.Kusursuzluk eteklerinden akar,topuk seslerinde yankılanır.Beylerin zamana inat bakışları,kalite kokan kokuları ve yavaş adımları bayanların topuklu ayakkabılarına olan saygılarındandır.Perdeler açılır.Tül perdeler kalkar gözlerden ve ovetenseler (Oviedo halkı) her oyuna yeniden yepyeni taptaze bir heyecanla hazırlanır.Sanat her yerde burada.Sokaktaki heykellerin fazlalığını,çokluğunu,sayılarını sayamamak kadar güzeli yok.Her banka kapısında bir tablo'nun yansıması... Şimdi gidemediğim tiyatro oyunlarında aklım,kaçırdıklarım var ama yakalayacaklarımın yanında ufak bir kum tanesi olmasını diliyorum.Shakespeare'ın dediği gibi "Dünya bir sahne" Dünya tiyatronun tam kendisiymişte,haberim yokmuş.Gözümdeki perdeker kapanana kadar dünyaya iyi Seyirler.

24 Mart 2011 Perşembe

bahar alerjisi

Kaç gündür süren yorgunluğuma nihayet bir teşhis bulundu:Bahar Alerjisi.Duygusalım bu aralar hem de çok bu da Bahar duygusallığı olabilir çünkü kuzenimi bile çok özlüyorum.Ben geldiğimde belki orada olur görüşebiliriz.Neden olmasın?İnsanlar garip,farklı kültürler farklı anlayışlar,anlamayışlar...yine de hayat devam ediyor,kart atıyorum ulaşacaklara...Özlediklerime,özlemlerim giderek büyüyor.Bir Erasmus macerası daha devam ediyor.Bitirsek bile yeniden başlayabiliriz göz yaşlarımıza hakim olarak yola devam edebiliriz,hak eden ya da hak etmeyen kavramlarına girmek istemiyorum.Bunu bir ben bilemem zaten.Kimin bileceği ise ya kuşkusuz ya o da bil(in)mez.